Kavil Hangi Dil? — Sözün Cesareti, Lafın Konforu Bu yazıyı açık bir iddiayla açıyorum: “Kavil” bir dil değildir; sözün omurgasıdır. Ve bugün, kelime dağarcığımız genişledikçe omurgamız inceliyor. Kavil hangi dil, diye sorup tartışmayı sözlü kültür–dijital kültür gerilimine sıkıştıranlara itirazım var. Mesele alfabe değil; mesele söz verip vermemek, verdiğin sözü taşıyıp taşımamak. Evet, tartışma istiyorum. Çünkü “kavil”i romantikleştirdik, sonra da hukuki metinlere havale edip hayatımızdan sürdük. “Kavil”in Kökü: Sözden Fazlası, Sözleşmeden Eksik Kökeni “söz”e uzanır; kulağa basit gelir. Ama basit değildir. Kavil, “yazılı olmayan yükümlülük”tir; el sıkıştığın anda elini sana hatırlatan görünmez bir hatırlatıcı. Bugün ise kavilin yerini “şartlar ve koşullar”…
8 Yorum